'Bir parça Girit toprağını avucumun içinde yavaşça ve hırsla yoğuruyorum; bütün serseri dolaşmalarımda, bu toprağı her zaman yanımda bulundurur, büyük mücadelelerim sırasında kuvvetle kavrayıp sevdiğim bir dost eli gibi sıkardım. (...) Şimdi Girit toprağını elimde tutuyor ,anlatılması olanaksız bir tatlılık, yumuşaklık ve şükranla sevilen bir kadının göğsünü avucumun içinde sıkıp veda ediyormuş gibi kavrıyorum. Ben sonsuza dek bir parça toprağım artık.'
Ege güneşini obur bir bebek gibi emen ada toprağında dünyayla kucaklaşan, çivit mavisi sularda kulaç atan ve her koşulda aşkla yaşayan, gürül gürül bir yaşam akıyor bu uzun mektupta. Herkesin kendi görev yığınının tepesine (Galgotha) omzundaki haçla tırmandığını söyleyen Nikos Kazancakis, çıktığı dört basamağa kutsal bir ad verir: İsa, Buddha ,Lenin, Odisseus... Yazara göre, dirilişin gerçekleşmesi için eninde sonunda çarmıha gerileceksin; bundan kaçmanın da, yan çizmenin de ne yararı var, ne de anlamı. Ve sen, insan olarak, bir basamaktan ötekine tırmanma çabasında direncinin ve gücünün ne kadarını kullanabiliyorsun? İnsanın tırmanırken bıraktığı ayak izlerinin ardına düşen Kazancakis'le -ister istemez- kendi ayak izlerine bakacaksın.